Uyanış yolculuğu nedir? Dünya turuma neden uyanış diye hitap ediyorum?

Yol

Ellerim sıcacık kuma değdiğinde yüreğim ısındı. Hışırtılı bir dalga geldi üzerime aynı anda. Sert bir tokat gibi vurdu sanki. O an dokunduğum toprağı, yüzüme çarpan tuzlu suyu ve vucudumdaki güneş ışıklarını iliklerime kadar hissettim. Gözlerim tek bir noktaya kilitlendi, daldım hareket edemeden düşünüyordum.. Metroya saat tam 7:45 te binip, 8:10’daki lanet servisi yakalamak için koşarken hissedemediğim hayat geldi gözlerimin önüne. Zara’dan bir tişört, inci’den bir ayakkabı, bershka’dan bir gömlek alabilmek için daha hızlı koştuğum o aptal yollar geldi gözlerimin önüne. Sinirden gülümsemeye başladım, daha sonra gülmeye, kahkahalar atmaya başladım. Özgürlüğümü güneşe haykırdım. Avazım çıktığı kadar bağırdım; “Artık ben senin, toprağın, gökyüzünün çocuğuyum!” Bu olağanüstü bir uyanış tı.

Uyanış bir yıkımdı..
Uyanış bir yıkımdı..

Diye tarif etmeye çalışmıştım bir zamanlar içimde yaşadığım fırtınaları. Hayatın önem sırasını.. Bize adledilen görevleri ve yapmamız gerektiğini düşündüğümüz şeyleri.. düzeni.. kuralları.. her şeyi düşünüyordum. Uyanış bir yıkımdı. Daha önce doğru olduğuna inandırıldığın her şeyin imhası, sahip olduğun her şeyin senden uzaklaştırılışı; maddi, manevi, ruhsal, fiziksel yeni bir çağa geçişin ilk evresiydi. Hiçbir şeye sahip olmama ve hiçbirşeye ait olmama duygusuydu. Daha önceki yazılarımda belirttiğim o sistem düzeninden paçayı kurtarmak, zincirlerini kırmaktı. Herşeyden öte uyanış benim için kim olduğumu bulmaktı..

Hemen hemen her yazımda anlatmaya çalışıyorum. İnsanların çok ama çok büyük bir kısmı kim olduğunu bilmiyorlar. Sadece yaşıyorlar. Artık farkına varmamız gereken bir şey var; Her insan ölür, ama her insan gerçekten yaşamaz. Sistem dediğimiz şey, toplumun yüzyıllardır değiştirmekten korktuğu klasik düzen, içgüdüsel olarak içinden çıkamadığımız algoritma: Doğ! Oku! Askere git! İş bul! Evlen! Çocuk yap! Öl!
Doğmak ve ölmek arasındaki çizgiyi ben yol olarak tanımlıyorum ve insanoğlunun bu yolu kendinin çizdiğine canı gönülden inanıyorum. Kadere inancım sonsuz. Ancak kader bizim yolumuzu çizemez, kader bizim kimlerle nelerle karşılaşacağımızı belirler. Seçimler daima bize aittir. Bu seçimleri topluma, aileye, arkadaşlarımıza, sisteme bırakırsak gerçekten yaşadığımızı ne kadar hissedebiliriz? İçimizde hata yapma korkusu olduğu sürece hangi hayalimizi nasıl gerçekleştirebiliriz?

Uyanış, artık kendi kararlarınızı başkalarına bırakmama kararı aldığınız andır. Uyanış, artık korkusuz olduğunuz andır. Uyanış, dünyaya bir kere geldiğinizi idrak ettiğiniz ve zamanın avucunuzun içinden akıp gittiğini gördüğünüz andır. Uyanış, dokunduğunuz her şeyi, gördüğünüz her şeyi, kokladığınız her şeyi, duyduğunuz her şeyi gerçekten hissetmeye başladığınız an, an’ı an’da yaşamaya başladığınız andır. Kaygılarınızdan kurtulup her ne pahasına olursa olsun, kader inancınız ile birlikte hayatı hayat gibi yaşamaya başladığınızda uyanışın ışığını, temizlenen ruhunuzda, ışıl ışıl parlayacak gözlerinizde hissedeceksiniz.

Çok zor değildi sistemin içinde boğulduğunu bilerek bulutları istemek. Suyun altını seçmek de zor değildi. Bambaşka dünyalar.. Ama böyle ikisi arasında batıp çıkmaktı asıl sorun. Ben bulutları seçtim. Arada yine batıp çıkarım. Ama gözlerim artık renkli görüyor..
Çok zor değildi sistemin içinde boğulduğunu bilerek bulutları istemek. Suyun altını seçmek de zor değildi. Bambaşka dünyalar.. Ama böyle ikisi arasında batıp çıkmaktı asıl sorun. Ben bulutları seçtim. Arada yine batıp çıkarım. Ama gözlerim artık renkli görüyor..

Neden yola çıkarız? Uyanış ‘ın yolda olmak ile nasıl bir bağlantısı vardır?

Hepimiz çoğu zaman hayatımızda çıkmazlara gireriz. Çıkmaz yol gibi çıkmazlar. Sonuna kadar gidip geçemeyip, geri dönmek zorunda kaldığımız çıkmazlar.. Sonra nasıl bir yol bulacağız diye düşünürüz.. Ne yapmamız gerekiyor diye sabahlar ederiz. Yolu üzerinden arabaların insanların geçtiği bir taş parçası olarak hayal etmek yerine daha derine inmeyi deneyin. Hayatın kendisi başlı başına bir yoldur. Tarihin ilk çağından beri insanlar bir arayış içinde yollardadır. Göçebelerdir. Neden?… neden? Keşfetme duygusu, yeni doğan bir kuşun kanat çırpması gibi insanoğlunun içgüdüsünde vardır. Arayışlar..

Her gün sabah gidip akşam çıktığınız ofisinizde mutsuz olduğunuz zamanlar, ya da sabah gittiğiniz kendi dükkanınızda akşama kadar beklediğiniz günler, ya da bambaşka hayatlar yaşayıp içinde mutsuz olduğunuz çıkmazlar ve ne yapacağınızı bilmediğiniz günler vardır. Benim ve diğer bir çok insanın yaşadığı gibi.. Ne yapmalıyım diye düşündüğümüzde kendimizi ne tanıyor ne de ne yapmamız gerektiğini bilmiyoruzdur. İşte bu yüzden yola çıkarız. Arayışlara koyuluruz hiçbir şeyi düşünmeden. Çünkü yolun insanın karşısına neler getireceğini tahmin bile edemezsiniz. Yol bizim en yüce öğretmenimizdir. Yol bize kim olduğumuzu öğretendir. Uyanışı sadece yola çıktığımızda en iyi şekilde yaşayabileceğimize inanıyorum. Nelerde iyi, nelerde kötü olduğumuzu görmek anlamak.. Var olan mükemmel potansiyelimizi keşfetmek.. Ruhumuzu huzurla doldurmak için yolda olmak..

Adyashanti’nin şu sözleri ile daha güzel açıklayabilirim belki.. “Aydınlanma yıkıcı bir süreçtir. Daha iyi ya da daha mutlu olmakla ilgisi yoktur. Aydınlanma, sahteliğin un ufak olmasıdır. Oyunlardan oluşan ön cephenin arkasını görmektir. Doğru olduğunu sandığımız her şeyin kökünden yok edilmesidir.”

Benim yolculuğum, bir tatil değildir. Yolculuk bir eğitimdir, bir aydınlanmadır, bir uyanıştır. Kendinize ayırabileceğiniz en güzel zamandır.. artık beklemenin, korkmanın anlamı yok! Sen kimsin? Bunun cevabını gerçekten inanarak veremiyorsan, hayat risk almaya değer.. Zira zaman akıp gitmiyor mu?

Merhaba, ben Çağatay. Dünyayı geziyorum ve öğrendiklerimi sizlere anlatıyorum.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir